1 Ağustos 2025 Cuma

Evreka?

Çizgisel değil, daireseldir iyileşme. 
Başladığı(n) yere dönmektir, baktığını görebilen, gördüğünü fark edebilen yeni bir senle...
Deli Kız

Evreka!

Senden salt "neşeli olmanı" bekleyen bir insan... Sen en sevdiğin yerde keyifle şarkılar mırıldanırken seni "sessiz ol" diyerek susturuyorsa... Ya olduğunu düşündüğü kişi değildir ya da olayın neşeli olup olmamanla zaten hiçbir ilgisi yoktur. 
Deli Kız


23 Şubat 2025 Pazar

Bütün Mesele

Her şiir
bir kalp aslında
ve
ne çok şey gizli
sesinde
hızında
bilirsin ne çok şey demek
atması gibi
artık hiç atmaması da

Her kalp
bir şiir aslında
ve
ne çok anlam yüklü
virgülünde
noktasında
ah, bilirsin ne çok şey demek
yazması kadar
bir daha yazmaması da

Deli Kız

28 Ocak 2025 Salı

Henüz

gördüm

seni ve
bildiklerinin peşinden koştuğunda tutulan 
masalsı aklını

içinin almadıklarıyla
alabildiğine yüklüsün
dolmuşsun
duruyorsun öylece
öyle zamansız

sanki
hem 
hiçbir zamana ait değilsin
hem de
tüm zamanların sonuna gelmişsin

söylesene
en çok hangisisin

amansızım bense
en çok da kendime

neden biraz 
uyumuyorum
nereye gizledin bizi

bir sağa dönüyorum bir sola
ve hatta
sırrımızla parlayan aynaya baktığımda
deliye

bulabilir misin beni
kaybolmuşum çünkü
sanırım 
bir yolum da
zaten yokmuş

yok olmak için geçtiğini söylüyorlar saatlerin
sahi
yaşıyor muyuz bu günleri, bu mevsimleri
idareten
öğütülüyor muyuz yoksa
bihaber

öyleyse
lütfen 
sıradan bir gece vakti 
sen öldür beni
hissedelim 
ki
"
var bir sebebi
"
diyelim

vurulduk mu
belki duruluruz bir 
mühür gibi

nefes al 

nefes alıyorum

hiç bilmediğin 
zamansız 
ve yolsuz bir düşün peşinden koşar mısın biraz da

herkes 
ve her şey kadar darmadağın olsun yatacağım yer
içine göm beni

yalnızlığın, 
derinlerin, 
imlerin dans ettiği dizelerle ört üstümü
dize gelmesin  
okundukça dökülüversin 
onca özlediğin

şüpheciliğin sana kalsın
öfkene yer ayır hemen yanı başımda

daha önce 
söyleme fırsatım oldu mu
hatırlamıyorum 
ama
katıksız bir hiddeti
gereksiz kuşkulara yeğlerim
gider ayak üstelik

bakarsın
cümle ahenk kıskanırken mehtabımızı
elbette
teselliden öte
biraz olsun hafiflersin 
geri dönmeyecek olmam gerçeğiyle

"
adı HENÜZ konmuş olmalı
"
dedirtecek kadar yaklaş
üç adımda, misal
üç dal çiçek savur ruhuma

sevda
umut
yara
 
ben
kırmızı bir susuzluk
sen
başlı başına masmavi deniz

nasıl bilecekler
aslında
yıkıldı yıkılacak bir 
distopya değil
üç değil
çok çiçekli bir iklim
kuruldu kurulacak 
bir ütopya gibiyiz

söz ver

inatla
gülümseyeceğiz
bir şey bittiğinde başlayacak olan 
her şeye
Deli Kız

5 Kasım 2024 Salı

...

5 Kasım...
Bu renkler, bu soğuk ve bu zemin...
Ah!
Zamanla daha az anlatmak, daha çok anlamak olabilirmiş.
Deli Kız

31 Ekim 2024 Perşembe

...

İnsanların isimlerini yanlış telaffuz edip onları kendinize aşık etmeyin. Daha güzel, daha samimi, daha gerçek başlangıçlar var.
Deli Kız



23 Eylül 2024 Pazartesi

Sevmek

Bir taşın yanına uzandım
Ay ışığıyla lafladım
Bir yıldız kaydı
Bir balık zıpladı suda
Bir gemi yanaştı
Gemiden inmeyişini seyrettim
Seni bekledim
Mucizeler nasıldı ki
Gelmeyişin bile güzeldi

Deli Kız

6 Eylül 2024 Cuma

Hiç

içimdeki ateşin söndüğünü düşünmelisin

sakallarımı, kestim gitti 
uzun bir kıştı, yaşadık, bitti

hiç istemesen de

senden kimselere söz etmiş değilim halâ

sorduğun o kısacık soruyu da
söküp attım 
nakış gibi işlendiği hücrelerden

küçük sokaklarda büyük hükümler sürdüm
çoğalan saçlarım değil 
sancılarımdı aslında

derhâl ters yüz etim etimi
dönüştüm sevgilim 

tıpkı korktuğun gibi

hiç savaşmadığımı anlamalısın

sırtımdaki kabuk bile küs bana
yeniden bağlanmayacak

şayet bu bir mektupsa 
ve
bütün bu sözler ceplerimde biriken taşlarsa
yoldan çıkıp 
yoldan dönmekse yanlışım
geri gelsin sofralara serdiğim ağrım
sivrildikçe bıçaklar
hafifleyen derdimi okşarım

bunları
sana bir daha kırmızı güller alamayacağım için yazıyorum

bil ki bir taşı oynatırsan bin yıllık yerinden
oyuğunda kalan ne varsa 
taşın içidir, 
kendisidir

sigaranın dumanı olmak,
içine dolmak isterdim oysa

beni sorsaydın eğer
içimi delik deşik ettiğini söylerdim sana

haklısın ve bu yüzden sormuyorsun

öyle ya
zamansız ve süresiz susmalar istilasında bu aşkın ana dili

hiç hak etmediğini bildiğim gibi

değil mi ki
ne çıkar uzunca konuşsam
bin bir tasvirle anlatsam 
ne değişir

hiç
Deli Kız

1 Eylül 2024 Pazar

Ansız Yersiz

yüzün, neresine baksam yeni kurulmuş bir cümle
yüzüm, ne söylesen kaçar gibi geçecek bir yaz 
çocukça bir oyunda nefes nefese can topluyoruz
bilen yok çünkü usulca can çekişiyoruz
çoktan dağılmış küflü bir masada
kime ya da ne uğruna çıkarıldığını unuttuğumuz kalp incesi kristal kadehleri
bomboş kadehleri
yarısı boş kadehleri
yarısı dolu kadehleri
öylece dolu kalan kadehleri okşuyoruz 
biraz yorgun parmak uçlarımız 
çokça şefkatli kalplerimiz
peki neden böyle temkinliyiz
masayı olduğu gibi 
olmadıklarıyla 
olduramadıklarımızla terk edip
bu çirkin şehri sokak sokak yürüyemez miyiz
başımıza gelmedik ne kalmış olabilir
karşımıza bilmediğimiz daha ne çıkabilir
vakitsiz kepenk indirmiş bir dükkân
hep bir yerlere yetişme telaşındaki sevimsiz insanlarla tıka basa dolu bir otobüs durağı
taşları yerinden oynayan bir kaldırım
ıslak, kaygan zeminde lastiği patlamış bir tır, son sürat
kestiği ceza kağıdını elimize tutuşturan bir trafik polisi en fazla
suratsızlığına "sahi suçumuz neydi" deriz
ısrarla dönen şu lanet kürenin hatırına az biraz şanslıysak halâ 
bir kedi atlayıverir önümüze de inatla gülümseriz
böylece birlikte ilk hatıramız 
çok kirli ve çok güzel bir sokak canlısını beslemek olur
"yol hali" dedikleri lanetten hiç mi hiç ürkmeyiz
çok kirli ve çok güzel bir sokak kedisini sevmeyi
çoktan dağılmış küflü bir masada 
kime ya da ne uğruna çıkarıldığını unuttuğumuz 
kalp incesi kristal kadehleri
bomboş kadehleri
yarısı boş kadehleri
yarısı dolu kadehleri
öylece dolu kalan kadehleri izlemeye tercih edebiliriz
zamanın mekânına
ya da
mekânın zamanına yakışmadığımıza şükredip
ansız yersiz bir şiire göç edebiliriz
Deli Kız

24 Ağustos 2024 Cumartesi

Ke(n)di-Ekim 2022

Hoş geldi. 

Kedi...

Bir adı olmalı mı? 

Ona bir isim bulmak ne güç. Benziyor. Hem kendi, hem de kendiden başka bir şey, kedi dışında çok şey gibi... 

Kediye bakıyorum da... Kendi işte. Olması gerektiği ve olduğu kadar... 

Kedide gördüğüm ise... Ötesi. 

Baktığımda algıladığım yüzeysel toplam ve gördüğümde yorumladığım derinlikli bütün arasındaki fark kediyi "kendi" yapan mı yoksa kendimi "kedi" kılan mı? 

Bilmem. 

İnandığım, inanmak istediğim o mesafeyi katederken kediye olduğu kadar kendime de yaklaşıyor, kediden ve kendimden fazlasına uzanıyor olabilirim.

Buna "düşmek" de demiyorum "düşlemek" de. Umutla bulutlara yükselip hızla soğuk zeminlere çakılacağım sıradan günlerin bitişine sığdırmaya çalışmayacağım kediyi. Sığmaz. Gerçekmiş hissi veren tatlı bir rüyanın ardından sevimsiz bir saat sesine uyanmak da olmayacak sabahları. Olmasın.

Baktığım ve gördüğüm arasındaki yolu yürüyorum. Kediye mi çıkarım kendime mi, bilmiyorum. Bir şeylerden, kediden ve kendimden öteye geçeceğimi hissediyorum. 

Çünkü...

Kediler bizi hep en doğru zamanda bulurlar.
Deli Kız

17 Ağustos 2024 Cumartesi

Sana Ne Yaptılar

O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi
Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin
Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında
Gözlerinde karanlığı dar hücrelerin
Seni görür görmez özgürlüğümden utandım
Söyle ne içersin, çay mı kahve mi
Çok değişmişsin birden tanıyamadım.

Saçların uzundu, omuzlarına akardı
Gönlümüz şenlenirdi sarışınlığından
Onlar mı kestiler, sen mi kısalttın
Gülerdin, içimize aylar doğardı
Görünmez dağların arkasından
Eski gülümsemeni beyhude aradım
O sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi
Çok değişmişsin birden tanıyamadım.

Bir çay içer misin, yoksa kahve mi
Kibritim yok, demek cigaraya başladın
Ellerin de titriyor, bir şeyin mi var
Böyle bir kız değildin sen eskiden
Sana ne yaptılar, sana ne yaptılar?
Kirpiklerin ıslanıyor durup dururken
O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi
Çok değişmişsin birden tanıyamadım
Atilla İlhan

6 Ağustos 2024 Salı

.

Sadece saçlarım ve yanaklarım okşansın istedim.

Kabuslardan ağlayarak uyandığımda kalp atışlarımı saf, yalın bir şefkatle yeniden normale döndürecek bir içtenlik...

Özlediklerimin yerini doldurmanın mümkün olmadığını kabul ederek içimi dağ gibi başka türden bir sevgiyle doldurmanı...

Geceleri bana sarılmadan uyuyamamanı istedim.

Birbirimizi tanıdığımız günü unutmamanı; hatırasını yoldan kopardığın küçücük bir çiçeği bana uzatarak kutlamanı...

En kötü günümü benden önce hatırlamanı, o gün yanımda durmanı... Bedenen ve kalben...

Hep iyiden ziyade acıyı da saatlerce konuşabilmeyi...

Berbat da olsa şiir yazmanı bana... Kimlere yazılmadı ki!!!??? Ya da hazır birini ezberleyip gözlerimin içine baka baka bana okumanı...

Kollarında, göğsünde, bedeninde küçücük olmayı, erimeyi, kaybolmayı... Orada yeniden uyanmayı her sabah, oradan yeniden doğmayı hayata... Daha güçlü, daha kadın, daha huzurlu...

Bir kız çocuğu istedim. Bizi tanıyanların iddia ettiği gibi ülkeyi de, dünyayı da kurtarabilir miydi bilmiyorum ama güzel olurdu, kendi gibi olurdu... Kendini kurtarırdı eminim.

Bu kadar basit, sade ve belki de klişe olduğum için senden de kendimden de özür dilemeyeceğim.

Çünkü başında neysem hep ve halâ oyum aslında!

Yani ne parayım, ne hayal, ne macera, ne de Pollyanna!

Ve çok düz, sıfır çetrefilli iki hesap var salakça atladığım:

İsteyen ve içinden gelen yapar.

Dilenen yanılır.

Son ya da yeni bir cümle için... Bir nokta.
Deli Kız

30 Temmuz 2024 Salı

...

Haklısın. 

Hayat, sana bakıp:

"Bu tuhaflık tam benlik!" diyebilecek insanlarla daha güzel.

Olurdu.

Olmalı.

Deli Kız

28 Temmuz 2024 Pazar

Bir İhtimalin Bulanıklığı

Kimsesizliğimizin  
Sabırsız notalarında bulacaksın sesimi
Biraz detone
Ama tane tane
Ve düşlemek
Uzun bir şarkıya dönüşecek
Bizden çok önce
Asırlar önce örülmüş 
Çirkin duvarlara vurdukça güzelleşen
Dinle
Sabahı yoklarken ellerin
Genişleyen zamanlara çıkacaksın
Çarpışmamızdan çok önce
Biz doğmadan 
Ve biz hiç ölmeden önce
Yeryüzünde şimdiye dek yaşanmış
Ne kadar sevda ne kadar tutulma varsa
Gelgitlerce ve ayrılıklarca
Herbirinin hem kendi içinde 
Hem de bir diğeri ve 
Diğerleriyle toplamı gibi düşün
Boş diyebiliriz
Evet bomboş bir tuval göreceksin
Hemen
Sadece mavi
Gök mavisine boya onu
Gecesi de makbul
Hissediyor musun
Bir umut yükseliyor yağan yağmurla
El ele dolaşmak vardı
İşte o şehirlere dökülüyoruz
Denizli 
Arnavut kaldırımlı
Çiçekli bahçeli
Rakı balık restoranlı
Dağılıyor beden
Ve bana benzeyen bir çığlık kopuyor
Neden
Son sözlerimi 
İlk kez sana söylüyorum ben
Ellerin
Bambaşka bir memleket çünkü
Bilmediğim çok özlediğim
Gözlerim de 
Bu şiirin en sevdiğin mısrası olsun mu sence
Dur yine
Olmamışın
Olmayışın ya da
Olmuşun
Oluşun değil
Bir ihtimalin bulanıklığı koyalım 
O şarkının
Çizeceğin resmin
Bu şiirin
İkimizin
Herbirinin tek tek
Herbirinin bir diğeriyle diğerleriyle 
Ve hepsinin toplamından oluşan 
Müphem enerjinin 
Adını
Deli Kız

27 Temmuz 2024 Cumartesi

Yerçekimli Karanfil

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.

Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.

Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
Edip Cansever

15 Temmuz 2024 Pazartesi

Eder

Çok anlattım neydi, nasıldı.
Alkışlar sessizliğine!
Söyleme o halde:
Nedir insanın kalırken bıraktığı?

Bir taş attın bana.
Bedenimden sekti yaşamak gibi.
Duymak istemediğinde sesimi
doğru anlaşıldım aslında.

Unuttum salkım söğüde saklanmayı.
Yani sakın korkma: 
Hiçbir şey düşmez başına
döksem de tüm varlığımı.
Deli Kız

13 Temmuz 2024 Cumartesi

Hesap

beni seninle çarpıştıran o arsız bulutla bakıyorum aynalara
elmacık kemiklerime yağıyorsun

sen buna bahar diyebiliyor musun?
iki ölü kelebek misali uzanırken yan yana

fatiha okutsunlar geçtiğimiz sokaklarda

kırmızı güller
sert rüzgârlardan daha fazla sarsıyor beni
kimselere dokunamıyorum
parmak uçlarım diken tarlası

kapkara küllüklere kazıyorum unuttuğum cismini 

oysa 
asırlar boyu beklediydim ben
gözlerimin gülmesini
Deli Kız

9 Temmuz 2024 Salı

Sonsuz Seyir

tutup güneşi
elmacık kemiklerime konduruyorsun

usul usul

çok sıcak

parmak uçların öyle yumuşak

yüzümü avuçlarına bırakıp 
incecik kısıyorum gözlerimi

derin bir nefes alıyorum
denizler doluyor içime

martılar
yosun kokusu
balıklar
fırtınalar
dalgalar
çakıl taşları
tuz 
kum ve
gemiler

derin bir nefes ne kadar uzun sürerse
o kadar uzun kalıyorum ellerinde

bir seyir...

zamansız
zamanın ötesinde
Deli Kız

6 Temmuz 2024 Cumartesi

Tamam. Mı?

yarım yamalak konuşulan
yabancı bir dil gibiyim
benden olmayan
ve bana benzetilenlerle
yani 
birazıyla her şeyin
"tamamım" diyorum

tamam.

koyu sesler uyandırıyor beni
sokaklardan yükselen 
boğuk kahkahalar
izmarit dolmuş saksılar
ayıklıyorum
kendimi eşeliyorum
bir elim diğerinden daha kırışık
zayıfım ve güçlüyüm
bir iyiyim bir kötüyüm
tepetaklak olmuşum 
sanıyorum

"tamam mıyım" sahi?

bilemiyorum
yüzüğün taşı çatlak
taşın yüzü kavruk
doluyorum da sanki
doymuyorum
ekmeğin bile tadı bir tuhaf
ondan da oluyorum

vay be!

toprağın suçu mudur
yitirmek 
bereketini

soruyorum.

bir tek sormaktan
yorulmuyorum.

tamam mı?

tamamsa
susuyorum.
Deli Kız

Kördüğüm

Bakışlarım,
tırmandığın yokuşlardan daha dik.
Sayısız kürek çekmişim çünkü
sana doğru.
Boş...
İtinayla boğuluyorum dipsiz kadehlerde.

Kanayan yaralarıma gecelerini boca eden sevgili!
Sen!
Lanetindir adımı bile isteye yanlış zikrettiğin düş.
Şimdi...
Uyu!
El yastığında...
Üstelik...


Bak:
baş ucumda anksiyete atakları,
önümüz 
sancılı bir yol...
İnatla "yok" ettiklerin
ve
umutla "var" saydıklarıma yazılmış aynı nakarattan ibaret
bir sevda şarkısı mırıldanıyorum.
Oysa,
içimin paslı, köhne kapısı yine
yeniden
sana açılıyor.

Aramızda,
"Tatlı rüyalar!" niyetine sayısız kapsül...
Mesafelerin çok yakın ve en çıkmazında 
dinlemekten 
-aciz değildim ki-
mahrum edildiğim şiirler,
kıymeti bilinmeyen incelikler,
kirli odalar,
birinin bir diğerini öldürme ihtimali
ve cevapsız iki soru duruyor:
"Saçlarını ben tarar mıyım?"
"Beni sen yıkar mısın?"
Deli Kız

16 Nisan 2024 Salı

...

Arayıp bulamadığınızım ben
Atomlar arasında bir türlü
Dolduramadığınız boşluk
Ağzınızdaki söz
Hücrelerinizin özsuyu
Ben Azuma,
Kan dolaşımınız
Zaman süreci içinde
geçemezsiniz benliğimi
(ben benim)
Ben sizin bende görmek
istediğiniz biçimlerin
arasına koyduğunuz mesafeyim.

Lale Müldür / Anemon (Toplu Şiirler)

3 Nisan 2024 Çarşamba

Çoğullama

Biz kadınız, bilmeden seviyoruz bu kedileri
Seviyoruz, bir sevilme içgüdüsüyle
Bu bizim yüzümüzde ufacık çizgiler oluyor—acaba!
Evet, çok değil, konuşurken düzeltiyoruz
Orayı burayı topluyoruz, yeriyse çocuklarımızı öpüyoruz
Ama biliyorsunuz ki gene de
Hepimiz, işte hepimiz
Bitmenin, tükenmenin yorgunluğu içinde.

Gözler mi? Tavana dikili; hayır; pencereye
Yağmalar, sürgünler, yangınlar içinde
Çünkü bu boşluk; tüneller, çukurlar, kapkacak ağızları
Mağralar, denizler, gökyüzleri değil de
Bu boşluk, o bir türlü dolduramadığımız, o
Orman, dağ, kısacası evrenle.

II

Biz bu lâvanta kokularını bilmeden taşıyoruz
Biz bu tavanı bilmeden eski rengine boyuyoruz
Bu bizim terliklerimizde ufacık güller oluyor —acaba?
Evet, çok değil onları bilmeden hoşa gideriyoruz
Sormayın, ama sormayın, bilmeden aralık tutuyoruz kapılarımızı
Bilmeden bekliyoruz, bilmeden uyuyoruz sabahlara değin
Kim bilir, belki de biz
Tanrısıyız en olunmaz şeylerin.

Bu bizim en düzenli hareketimiz: olmak
Asılıp kalmışız sokak fenerlerine
Asılıp kalmışız öyle, görenler bizi görüyor
Görenler bizi görüyor, ve gidip geliyoruz dikkatle
Doğrusu, niye saklıyalım, hepimiz bunu yapıyoruz
Ama biz yaşıyorken de bunu yapıyoruz sadece
Cansız
Ve gidip geliyoruz dikkatle.

III

Biz bu kendimizi boşuna soruyoruz kendimize
Boşuna asıyoruz onları, boşuna öldürüyoruz
Bu bizim gözlerimizden ufacık şeyler geçiyor—acaba?
Evet, çok değil, bakışırken düzeltiyoruz
Biz ne garip “iz”leriz ki; doluyuz, bazıyız, avuntuluyuz
Ve bizim en güzel öldüğümüzdür bu: Yaşamak
Ben biliyorum, yalan mı, siz de biliyorsunuz.
Edip Cansever

5 Kasım 2023 Pazar

Birgün Seni Sevdiğimi Anlarsın

Uykuların kaçar geceleri 
Bir türlü sabah olmayı bilmez 
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya 
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında 
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık 
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık 
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın 
Onun unutamadığın hayali 
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine 
Sevmek neymiş birgün anlarsın 

Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu 
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin 
Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için 
Vurursun başını soğuk taş duvarlara 
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın 
Duyarsın ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın 
Sevmek neymiş birgün anlarsın 

Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin 
Niçin yaratıldığını 
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini 
Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini 
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın 
Dolar gözlerin için burkulur 
Sevmek neymiş birgün anlarsın 

Birgün anlarsın sevilen dudakların 
Sevilen gözlerin erişilmezliğini 
O hiç beklenmeyen saat geldi mi 
Düşer saçların önüne ama bembeyaz 
Uzanır gökyüzüne ellerin 
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin 
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın 
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı 
Sevmek neymiş birgün anlarsın 

Birgün anlarsın hayal kurmayı 
Beklemeyi 
Ümit etmeyi 
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir 
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi 
Lanet edersin yaşadığına 
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın 
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden 
Bir gün seni sevdiğimi anlarsın
Ümit Yaşar Oğuzcan

21 Eylül 2023 Perşembe

Origami

Acı...

Bizi kağıt inceliğine getirdiğinde... Bir damla suyla hızlıca parçalanıp bir nefeslik rüzgârda oradan oraya savrulmayı mı bekleyeceğiz? Ya da yapmamız gereken katlanmak, katlanmak ve katlanmak, sonra yeni bir biz inşa etmek midir? Küçüldükçe dönüşebileceklerimizle şaşır(t)abilir, ufaldıkça ortaya çıkabileceklerle aslında büyüy/tebilir miyiz?

Origami gibi...

Şu, bazen boktan, çokça tuhaf, -lanet olsun- inadına umut dolu hayatı gitgide incelen kağıt parçalarının katlanarak önce hayretler içinde sonra hayran bıraktığı bir tür sanat gibi yaşayabilir miyiz?

Biz...

Daha önce incel(me)dik mi? Katlan(ma)dık mı peki?

Belki hiç, belki yeterince incelmemiş, yeterince katlanmamışız. Çünkü bu halime bir başka hayret duyuyor, sana bir başka hayran kalıyorum.

Acı...
Deli Kız

13 Eylül 2023 Çarşamba

...

Uzun cümleler kurmak istemiyorum. Bunun yerine koyabileceğim kelimelerim yok.
Bir gün belki "bugünleri" yazarım. Ya da öylece unuturum. Bilmem, belki unutmam mümkün değil ve içimi kemirip vaktinden erken öldüren haris bi hastalık gibi kalır bende. Büyür; uslanmayan umutlarımı, akıllanmayan sevmelerimi yerinden edecek kadar büyür ve bitirir beni.
Uslanmayan umutlarımdan, akıllanmayan sevmelerimden daha büyük olmalıydı düşleri, dokunuşları... Biliyordum; ben başka türlü yaşayamazdım. Yaşayamam.
Beni yaşatan ne? Tam şu an...
Acı çekiyorum.
Bu kadar.
İlk defa... Kısa, öz, olduğu ve olmaması gerektiği gibi.
Acı...

Deli Kız

Kesik

göz gecede
gecenin üçünde
söz kuyuda
kuyunun dibinde

maşuğun
karanlıktan
kör mü kör,
aşığın
sessizlikten
dilsiz mi dilsiz kaldığı
bir öykü
nasıl anlatılır
ne diye okunur

kaç defa katleder hayat bizi
kaç defa doğurur

"kaç!" dedim

bir defa doğar
bir defa mı ölürüz sahiden

neden

bir soruya
bin cevap düşüyor gökten
bir cevaba
bir doğru soru soramıyoruz
mutlu dizeler
hep az, daha az, en az
ve hüzünlü şiirler diz boyu
koşamıyoruz

üzülmek
kağıt kesiğiyse
derinse
kaç ah birden
yerleşiveriyor
tek bir sinir hücremize
günden, güneşten
alacaklıysak
alacağımızı istemeye utanıyorsak
aldatmış mı oluyoruz
aldanmış mı kendimize

kaç defa aldanır insan
aldatmayı öğrenmeden

böyle değildi
eskiden

bitsin
kuyuda
geceye emanet edilmiş
bekleyiş

bir kağıt
kalbimi kesiyor
kesiğinin acısı
sinir hücrelerimde geziyor
ah
neden böyle derin
ve neden öldürmüyor

kağıt kesikleriyle
nasıl yaşar
kağıt kesiklerinden
daha ne kadar ölmeyiz

inandığım masallardan vazgeçmeyi
oturduğum masalardan kalkıp gitmeyi
işgüzar hayallerimi tuzlu suda boğmayı
buz gibi sularda yıkanmayı
özlüyorum

yalandan gülümsemek
gülerken yalan söylemek ya da
doğumla ölüm arasında
yavaş ve acılı bir kağıt kesiği gibi

gözün gecenin körü
sözüm kuyunun dibi

maşuğun kör
aşığın dilsiz olduğu
öykülerle dolu
bomboş kağıtlar
içimi kesiyor
bu sonbahar
Deli Kız

8 Eylül 2023 Cuma

.

Önce kimseye benzemediğim için sevdiler beni. 
Beni neden sevdiklerini unuttular zamanla. 
Ben de herkese benzedim. 
Ve sonra... 
Beni sevmeyi bıraktılar.
Deli Kız

9 Mart 2023 Perşembe

Baharda Sen

Gitmişim.
Ellerimi uzatmışım; yoksun. Dokunmak imkansız. Bilmediğim, kendimi de seni de bir türlü bulamadığım bir yermiş uzaklar. "Neredeyim?" korkusundan geçmiş, "Neyim?" derdine düşmüşüm.
Özlemişim.
Burnumun direğini kendi ellerimle kırmışım; sızlamış kabuk bağlaması mümkün olmayan yaralarım. “Keşke"leri dizivermişim önüme. Geceden daha karanlık bir zaman dilimine sıkışıp kalmışım. Sana…
Avunmuşum.
Belki biraz olsun hafifler diye yoksunluğum, insana karışmış, karman çorman olmuşum bilmeden; çözülmem mümkün değil. Abartıp karıştırmışım onları bana. Yokluğunun ağırlığı çok ki tartamamışım.
Yıllanmışım.
“Şarap misali” derdin; yalanmış. Yutmuşum söylediklerini; söyleyemediklerimi yutkunmuşum. Doyumluk sohbetlerine susamışım. Ağzımın tadı yok; kalmamış.
Yanılmışım.
Gitmek ve dönmek birbirinin zıttı olamayacak kadar benzermiş birbirine. Yol bize düşman; alamamış koynuna, basamamış bağrına bizi. Dönmeye karar verdiğin yola hiç çıkmasaymışım. "Bir gün" ler uzayıp giden sonsuz ayrılıklarmış.
Vazgeçmişim.
Develer tellal, pireler berber değilmiş; masallara inanmak aptallıkmış. Gözlerimin daldığı yerde kavuşmak yokmuş. Olmayacak bir duaya savrulan beyhude bir aminmişiz.

Deli Kız

17 Şubat 2023 Cuma

Düş Sütü

Üşüyorum,
sulu sepken
ıslattıkça sabahları.

Aceleci damlalar
dövdükçe çatıları,
daralıyorum.

Sokak kedileri kaçak.
Üzülüyorum.
İnsan sesleri kayıp.

Hızla düşüyor her şey.
Dalları ağaçların ve
gözyaşları bulutların...

Güç bela ayakta durmayı reddetmek,
benim hayata tutunma şeklim. 
Ruhumu yatağa seriyorum.

İlacı bırakırken korkuyla,
mutfaktan sesin duyuluyor:
"Kış sütün hazır!"

Göğüs kafesime bir şarkı konuyor önce. 
Sonra içimden 
"düş sütü" demek geçiyor buna.

Düş sütü...
Deli Kız

22 Ekim 2022 Cumartesi

Büyüten

Ne süt dişlerim döküldüğünde büyüdüm,
ne de adımlarım genişlediğinde.
Büyümedim
düşünce dizlerim kan gölüne döndüğünde
ya da
yaralar kabuklara, kabuklar lekelere evrildiğinde.
Annemden emdiğim sütle de büyümedim,
çeşmeden içtiğim suyla da.
Tırmanabildiğimde incir ağacına,
uzanabildiğimde en uzak dalına...
Yok, büyümedim ben.
Ben,
sen 
olmayacak zamanlarda,
çoktan kaybettiğim savaşların ortasında,
beni benimle
ve beni seninle bıraktığında
kendimden döküldüm.
Var ya,
ellerim döküldü,
gözlerim döküldü.
Bilir misin, içim döküldüğünde
sensiz nasıl yaşayacağımı bilemedim.
Ben,
sen 
olmayacak bir zamanın
kazananı olmayan savaşında,
beni kendimle
ve beni yaşamla küstürdüğünde
senden döküldüm.
Ellerinden,
gözlerinden...
Biliyorum, içinden döküldüm.
Aynı anda
aynı denize 
dökülecektik. 
Olmadı.
Olamadığımızda büyüdüm.
Deli Kız

24 Ocak 2022 Pazartesi

...

Seni dinledim: Geride bıraktım ve yazmaktan hiç vazgeçmedim. Seni dinlemediğim zamanların o acı, o heyecanlı, o tuhaf paradoksunu mumla aradığına yemin edebilirim lakin bunu ispatlayamam. Bazı şeylerin ispatı olmaz ayrıca; keşke görebilseydin. Bazı şeylerin ısrarı da olmaz zaten; keşke bilebilseydim.
Deli Kız

15 Ocak 2022 Cumartesi

Anıtomik

denize düşüp şaraba sarıldığım geceler,
uzak kıyılara vuran tütsülü ritüeller,
ve kelebeklerin yıldızlara gömüldüğü
gökyüzü panayarı...

bu müphem serserilikten özge
ne var
seyrinde savruldukça yoğrulduğum?
çelişkiler arasından erinçle doğrulduğum,
kayboldukça bulduğum,
hep deli, hep bereketli mevsimlerin 
hasadı oldum.

ve bir gün 
hem deniz hem şarap,
kıyının ta kendisi,
bazen büyülü tütsülerin kokusu,
kelebekler kadar özünde hayatın,
yıldızlı evren gibi sonsuz
olamaz mıyım diye sordum.

o gün
talan edilmiş bir tarla kadar yorgundum.

ki
her şeyi bir kenara bıraktım,
toprağı kendi haline...

şimdi...
saçlarımda, kasıklarımda,
göğsümün tam ortasında,
büyüttüğüm ağaçlardan kalma
her bir iz, her bir koku
tek bir yara
tek bir rayiha.
silik,
isimsiz...

atomlar ve anılar ortalamasıyım.
biraz alice mavisi
biraz burgonya kırmızısıyım.

avuçlarındayım.

hepsi
ve
bende ekip benden toplayacakların 
kadarım.
Deli Kız

31 Aralık 2021 Cuma

Yin Yang

Sabah sabah sığınacağım yer burası olmamalı sanki... Ya da belki burasıdır tam da şu an olmam gereken yer. "Bir şey aynı anda hem çok kötü, hem çok iyi nasıl hissettirebilir?" diye düşünürken tam da... Düşüncemin sağlaması, kendini doğrulaması gibi oldu buraya koşmam-ya da "doğru" dememeliyim zira itici bir şekilde her şeyin en doğrusunu bildiğimi düşündürüyormuşum etrafıma ki burada bir haklı çıkma dürtüsü yok aslında; o yüzden bir aydınlanma diyelim istersen ama içimden bir ses ben hiçbir şey söylememeliyim ve belki de artık "cuk" diye oturan o sihirli sözcükleri sen aramalısın, sen bulmalı ve sen kullanmalısın diyor. Hem burası bana ait değil mi? Neden sorguluyorum gel-gitlerimi? İstediğim zaman girip çıktığım bir meyhane, boş bir ev, loş bir odayı bana çok gören bir zavallılığın ortasında, yaşlarımı, yaşa(ma)dıklarımı sırtımda taşıyıp inşa ettiğim en konforlu alan burası. Konfor demişken, benim bedenim, somut varlığım uçsuz bucaksız bu evrende kıç metre kareye bile sığar, gıkı bile çıkmaz bilirsin. De... İşte! Ruhumu, soyut olan yanımı koyacak, taşıyacak daha iyi bir yerim yok. Hiç olmadı, olmamış yani. Belki de sorun cidden bendedir; ben benden taşıp bir başka ruhta biraz soluklanmak, biraz dinlenmek istememeliyimdir. Herkes kendiyle kendine sıkışmış zaten. Tartışmalar, çatışmalar, anlayamamalar bundan zaten. Bu da biz insanoğlunun laneti zaten. Her şeyin var ama hiçbir şeyin yokmuş gibi hem iyi hem kötü hissetmek... Gitmek isterken kalmayı da istemek, gittiğini sandıkça kendine çıkmak... Koskoca evrende son derece önemsiz görünen lakin ağzımıza sıçacak derecede önemsediğimiz ağırlıkta bir varlığa, var oluşumuza çakılıp kalmak. Baştan aşağı tezatız, baştan aşağı her şey tezat zaten. Bravo! Baksana nasıl da uyumla hem iyi, hem kötüyüz zaten. Muntazaman kaotik bir biz... Şair boşa dememiştir ama sonuçta idrak edip uygulayamadığımız her şey boşunadır. Göğü boşver. Durma, birbirimize kızalım biz. 
Deli Kız

15 Aralık 2021 Çarşamba

Belli Belirsiz

Sana zaten bildiğin bir şeyden bahsetsem... Sana, bildiğin halde hiç haykırmadığım bir şey söylesem... Bilmek tek başına pek bir işe yaramıyor; anlar mısın? Bu y
ükü doğrudan senin omuzlarına versem... Taşır mısın? Sımsıkı tutar mısın onu?  
Sevgi dolu bir buse kondurup tüm içtenliğine, uçurur musun tütün kokulu, şefkatli avuçlarından?

Bedenin, öldüğünde yirmi bir gram hafiflediğini duymuş, vücuttan çıkan ruhun ederine şaşırmıştım. Taşımaya çalışırken altında ezildiğimiz ağırlığa... Koskoca bir yaşam sona erdiğinde yan yana uçup giden o iki rakama... 

Ne ruhu küçümse, ne bedene acı!

Biraz hafiflesem... Ve doğal olarak külçe gibi bir ceset bıraksam ardımda... 

Kara kara düşünmeden geriye kalanla ne yapacağını, bir sigara yakıp örneğin, yanıma uzanır mısın? Sıradan, sıkıcı bir anı başımızdan defetmeye çalışır gibi davranır mısın? Soğuyan bedenime sarılarak... Sevişmek yerine benimle, en renksiz halimi sever misin sadece? Şefkatli, tütün kokulu ellerinle yine de, yeniden can verir misin? Küçümsemeden ya da acımadan birkaç güzel cümle üfler misin yüzüme? 

Gizem ağırdır. Yoran ama yaşatandır. 

Yeterince cesaret defalarca ölmek demektir. 

Ve bir şey bittiğinde başka bir şey başlar.

Bir kuyu bulsam, içine düşsem... Ya da bir ateş görsem, içinde yansam... Denize açılsam, denizde boğulsam...

Deşmeden kuyuyu, harlamadan ateşi ve ağlatmadan denizi sen... En derin, en sıcak, en mavi halimle özgürleşsem ben? 
Deli Kız

29 Ağustos 2021 Pazar

Kimsenin Ve Herkesin

yalnızlığın 
bir kısırdöngü, bir kördüğüm
bitmeyen bir yolculuk bu çıktığın
biteviye mavi köprülerden geçiyorsun
göğsünde kıpkırmızı ter damlaları birikiyor
topluca defnetmek istediğin yıllar var ardında
cenaze töreni için sıcak bir yaz akşamı, bir deniz kenarı seçiyorsun 

terk etmek isteyen de sensin 
ters köşeye düşen de
varlığı mı daha kavi yokluğu mu sence
kulakların çınlıyor 
dudakların kuruyor
sesine mecbur tenine tutkun oluşun
aslında tabuta seni koyuyor

unutmak yerine anısını öpüp yanına uzanmalısın
hep yanlış, hep borçlu çıktığın bir hesaptasın
kazdığın mezar gece kadar kısa
onu anlamaların ömür gibi uzun
keşkelerin kıyıdaki kum
ve tersine döndürülmedikçe 
hiçbir işe yaramayan kum saatlerine mahkum

açık bir çukurda 
aşk için ve aşk yüzünden yan yana, öyle sevgili
ölesiye uzak birbirinden, inadına girift iki canlı ceset 
görüyorum

yeni bir dinin icat edilişi ve 
tanrıların buna 
bayram edişine
üzülüyorum

kimsenin ölemediği
kimsenin oyunda da kalamadığı
kült bir film sahnesi gibi 
izliyorum

gökten yağmur yerine 
şiir iniyor
hikayeyi bilmeyenlerin okuyup geçtiğini
yazıyorum

eskimesin
çürümesin
rüyalarda yaşasın diye
mühürlüyorum
Deli Kız

11 Haziran 2021 Cuma

Ayna Ayna Ya Bana Deli Dersen

- Hiç terk ettin mi onu?
- Hayır. Ama gitmesine izin verdim.
- "Geri gelmeyeceğim!" dedi mi?
- Hatırlamıyorum.
- Neden? Sen hiçbir şeyi unutmazsın.
- "Gelmeyeceğim!" demiş olmasının bir önemi yok. Daha önce de yalan söylediği olmuştu.
- Geri gelmeyecek. 
- Biliyorum.
- Ne yapacaksın? 
- Yarın da burada duracağım ve "Bana daha önce de yalan söylediğin olmuştu!" diyeceğim.
- Buna "Bekleyeceğiz!" diyebilir miyiz? 
- Sanmam. Nerede görülmüş bekleyince geldiği Godot'nun
Deli Kız

9 Haziran 2021 Çarşamba

Koordinat

Burada ne mi yapıyorum? Senin burada ne işin var?

Burası mı?

Senin yokluğunun, benimse varoluşumun sıfır noktası gibi düşünebiliriz, istersen.

Belki de bir fay hattıdır, ne dersin? Dilediklerinin, direnişlerimin altından geçen...

Ya da kim olduğunla kimi gördüğümün ölümüne savaştığı bir cephedir, olamaz mı?

Ve bir durak gibi hissettiriyor. Sürekli biten başlangıçlara, yılmadan başlayan sonlara çıkan... 

Burası... Ağrı içinde, acıtan, aynı anda iyileşen, iyileştiren bir yer.

Çıktığın yolculukları andırıyor bazen. İlaç niyetine yaralarına boca ettiğin haritaları... Merak pompalayıp içimi kemiren, o henüz görmediğim gizemli ülkeler gibi geliyor bana. Ayrı zamanlarda ayak bastığımız-basacağımız kaldırım taşları gibi bir de... Birlikte yürüyemediğimiz, el ele keşfedemeyeceğimiz ya da aynı anda birbirimizden bihaber olduğumuz-olacağımız sokaklara, en çok da ara sokaklarını sevdiğimizden sürekli kaybolduğumuz-kaybolacağımız, yaşımıza, yaşadıklarımıza inat tüm çömezliğimizi yüzümüze vurmalara doyamayan-doymayacak kalabalık, karışık şehirlere benziyor. Herkes ve her şey içinde sadece biz olabilmek, biz kalabilmek, karşılaşabilmek, çarpışabilmek için kaçtığımız... 

Gün geldi ağır ağır yürüdük, gün oldu sabırsızca koştuk. Yorulduk ve durduk. Hapsolduk. Firar ettik. Terk ettik ve yüzüne bile bakmadık. 

Geri döndük yalnız! Bir şekilde, bir sebepten illa ki hatırladık.

Burası öyle bir yer ki... Hayat kadar gerçek, hayranı olduğumuz açık denizler ve gözümüzü alamadığımız gökyüzü kadar uzak hayattan...

Şanslıyız zannımca. Bırak, kâh içinde kalalım, kâh etrafında dolanalım. Sorgulama. Yıkma da... Sığamasak da sığınırız. Unutmayalım, yeter.
Deli Kız