Kabuslardan ağlayarak uyandığımda kalp atışlarımı saf, yalın bir şefkatle yeniden normale döndürecek bir içtenlik...
Özlediklerimin yerini doldurmanın mümkün olmadığını kabul ederek içimi dağ gibi başka türden bir sevgiyle doldurmanı...
Geceleri bana sarılmadan uyuyamamanı istedim.
Birbirimizi tanıdığımız günü unutmamanı; hatırasını yoldan kopardığın küçücük bir çiçeği bana uzatarak kutlamanı...
En kötü günümü benden önce hatırlamanı, o gün yanımda durmanı... Bedenen ve kalben...
Hep iyiden ziyade acıyı da saatlerce konuşabilmeyi...
Berbat da olsa şiir yazmanı bana... Kimlere yazılmadı ki!!!??? Ya da hazır birini ezberleyip gözlerimin içine baka baka bana okumanı...
Kollarında, göğsünde, bedeninde küçücük olmayı, erimeyi, kaybolmayı... Orada yeniden uyanmayı her sabah, oradan yeniden doğmayı hayata... Daha güçlü, daha kadın, daha huzurlu...
Bir kız çocuğu istedim. Bizi tanıyanların iddia ettiği gibi ülkeyi de, dünyayı da kurtarabilir miydi bilmiyorum ama güzel olurdu, kendi gibi olurdu... Kendini kurtarırdı eminim.
Bu kadar basit, sade ve belki de klişe olduğum için senden de kendimden de özür dilemeyeceğim.
Çünkü başında neysem hep ve halâ oyum aslında!
Yani ne parayım, ne hayal, ne macera, ne de Pollyanna!
Ve çok düz, sıfır çetrefilli iki hesap var salakça atladığım:
İsteyen ve içinden gelen yapar.
Dilenen yanılır.
Son ya da yeni bir cümle için... Bir nokta.
Deli Kız