12 Nisan 2021 Pazartesi

Peki Ya Mucizeler?

Kaynar suyla duş alırım bazen... Buz gibi düşüncelere dalarım. Banyo seramiklerinden süzülen buhar damlalarını izlerken aklımdan geçenler üşütür beni.

Gülmeyin. Galaksiler, yıldızlar da böyle doğmadı mı?

Şok.

Olmak için, olması için çarpışma gerekir. Çarpıştırmak gerekir hayal ve gerçeği, siyah ve beyazı...

Ortaya çıkan her ne ise eşsizdir. Ve heyecan verici olmakla birlikte riskli... Kendimizi bunun gönüllü bir kabulleniş olduğuna ikna ederken bir bakmışız zorunlu bir teslimiyet bekliyor bizi.

Zıtlıkların meyvesi olan bu bilinmeyenle karışırız birbirimize. Biz mi onu davet ettik, o mu bizi esir aldı? Çok da önemi kalmaz zamanla. Yeni bir döngü, yeni zıtlıklar, yeni patlamalar yaratırken...

Korkulacak bir şey yok. Dünyaya gelişimiz de böyle.

Bir bilinmeyen olarak girdik hayatlarına öncüllerin. Öncekilerin... Ama onlar bizi davet etti, bizi kabul ettiler... Ama biz onları teslim aldık, esir aldık... Döngü içinde, telaşlıyken, savaş verirken türlü yeni zıtlıkla, unutup gittik beraberce. Unutulup gittik birbirimizde ve birbirimizden koparak günden güne...

Karışım... Hiçbirimizin birbirimizden ayrı, bir arada, birbirimize sahip ve birbirimize ait olmadığımız, lakin sürekli çarpıştığımız bu olmak... Bu sayısız bilinmeyen, bilinmeyenlere gebelikler...

İçim, beynim alev alır bazen. Buz gibi suyla duş alırım. Soğuk banyo seramiklerine sıcacık nefesimi üflerim.

Orada bir şey doğar... Dünya gibi, bebek gibi, herhangi benzersiz bir şey.

Ne çok şey var...

Ne çok şey olacak...

Deli Kız