Herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde... Umut doluyken yanında olabilme ihtimalini düşündükçe ya da kim bilir biraz öfkeliyken sen, kaçtığı, geri dönmediği ya da hiç gelmediği için... Derinlerde severken ve bir o kadar korkarken kaybetmekten ya da hiç kazanamamışken boğulmaktan "O"nsuzlukta ya da kızarken kendine öylesine ait öylesine teslim olmayı farkında olmadan kabul etmiş hatta sindirmiş olduğun için... Karmakarışık olduğun için... "O"ndan sebep yaşama sevincin yine "O"ndan sebep kırılganlığınla kıyasıya mücadele ederken çelişkili sularda hem saydam hem hafif bulanık... Beş duyun algının "O"nu ilgilendiren o çok büyük kısmının adeta oyuncağı olduğu ve sen gördüğün, duyduğun, kokladığın, tattığın, dokunduğun her şeyde, bir çocuk yüzünde, sudaki çakıl taşlarının sesinde, kahve kokusunda, soğuk biranın tadında ve en çok da camdaki buğunun serinliğinde "O" nu bulduğun, "O"nu aradığın zaman... Nasıl bir aromadır ki aşkın içine katılan, ortaya çıkan tarifsiz durumun acısı ya da hiç bir yere, göğüs kafesine de sığmayan heyecanı taşar da bulunduğun her yere dökülür, bulaşır ve rahatlatır seni parmakların ilk fırsatta olmayacak şeylere "O"nun adını yazdığında... Bir de "O"na kesersen çevreye verdiğin geçmeyen rahatsızlığın faturasını "Ama sen sorumlusun" diye haykırarak, belki de içten içe fısıldayarak... Senden hafifi de yoktur senden tuhafı da...
Deli Kız