Sonsuz, sınırları olmayan bir
yolculuğun düşündeyiz. Elimizde ne bir harita ne de bir pusula var sudan başka.
Mesafeleri hesaplamaktan yana değil, kalpteki akıntıları takip etmekten
tarafız.
Şarkılar
ipuçlarımızdır bulmacalara ve şiirler-oynadığımız bir oyunsa şayet-kuralları...
Müziği sözün yerine mıhlayalı bir
hayli oldu; şairleri ise sözcü bildiğimiz sayısız iklimin sayısız mevsiminde
mütemadiyen çiçek açıp türlü meyveler veren rengarenk bir bitki örtüsüyüz.
Gece olunca yaktığımız
mumların ışığında çıkarız yaralarımızın
keşfine. Vaktiyle sükutun hüküm sürdüğü topraklarda gizlenmiş gömülerden ve ataletin dümen tuttuğu denizlerde kaybolmuş batıklardan kokulu zarflar atarız yalnızca
gözlerin ve parmak uçlarının anlaştığı ölümsüzlük saatlerine.
Tenimiz sırtımıza örtü
olan esintilerin ve kulaklarımız maviliklerin konuşturduğu yakamozlu dalga
seslerinin müptelasıdır.
Gökyüzüne baktıkça
uzadığına inanırız yeryüzünün günbegün bizden çaldığı ömrümüzün ve bulutlara
yaralarımıza ilaç olacak isimler-şekiller yükleriz gülüşmelere sebep.
Nisan yağmurlarına
karışan gözyaşlarımızdan siyah inciler çıkarır ve boynumuzda taşırız hüznümüzü
uzadıkça değerlenen bir gerdanlık gibi...
Aşka inanırız. Ayna
karşısında yanıt bulan tebessümlerimiz eşlik eder umudumuza elmacık
kemiklerimizi
allandırıp saçlarımızı
severken fırçalar. BİZ olmanın şafağında sözleşir ve geç kalmayız sevmelere.
Bizden doğmasalar da severiz tüm çocukları, hem de her şeyden çok...
Bizden doğmasalar da severiz tüm çocukları, hem de her şeyden çok...
Tanrımız kalem tutar her gel-git zamanı satırlarımızda ve kutsal kitabımız yazılmaktadır,
tamamlanamamıştır hala.
Kendi içindeki ağır
çarkın sesinde mesaisi hiç bitmeyen ve her dişlisinde hayatı işleyen kadınlar
ve adamlarız biz. Bizi siz sevmeyin çünkü başka türlü bir şey bizim istediğimiz...
Deli Kız