Ayna...
Yüzlerce savaş gemisi geçse denize açılmış kayıp ruhumun kıyısından ve geçerken yüzlerce mayın döşenmiş olsa yolsuzluğuma... Yine gider kendi içimde boğulurum ben; arka planda kurgulanmış en afili son... Gemi ya da savaş hiçbir şeyi değiştirmiyor halihazırda. Boyumdan büyük dalgalarla yarışın gişesi tam benlik...
Değil mi?
Ayna...
Hiçbir şey bilmiyorum. Her şeyi bildiğimi aklımdan bile geçirmedim hiç. Bilmek istemedim de ölesiye. Bilseydim ya da bildiğimi düşünseydim, ölüp ölüp dirilseydim bilmek arzusuyla mavi bir düş görmezdim; peşine düşmezdim mavinin. Yosun kokulu hayallerin "Acaba"sı tam benlik...
Değil mi?
Ayna...
Bir yandan bilmediğim yerden soru soruyor ve bir yandan kalemimi zehre, kağıdımı suya batırıyorum. Hastalıklı sözcüklerle, yok oldu olacak bir zemine mavi düşlerimi anlatmak için çırpınıyorum. Aklım mı yanıt arayan, kalbim mi yazdı yazacak satırlarca, söyleme sakın. Susturma beceriksizliğimi. Ellerimi koyacak bir yer de bulma bana. Korkudan saçmalayan bu patavatsız heyecan tam benlik...
Değil mi?
Ayna...
Hüznüm gururumdan daha dişli. Büyük laflar edemeyeşim, büyük laflar karşısında küçücük bir çocuk gibi yutkunuşum bundan sebep. Anlaşıldığımı düşünürken anlamsızlaştırıldığımda kırılıyorum. Bir taş düşün; elimi altına koydum ben, canım yandı. Mevsim hep yaz olsaydı, şu saatte geçerdi acısı. Geçmedi. Biraz şımarık, biraz oyuncu, bazen kararsız ama dokunurken hep merhametli... İncelikli bu dört mevsim yara tam benlik...
Değil mi?
Ayna...
Beni gördüm. Sadece benim konuştuğumu sandığım bir dilde konuştum kendimle. Konuştuğum her şeyi sevdim. Buna hak ettiği değeri veremediğimi her sezişimde nokta koydum cümlelerime. "Hoşçakal" dedim. "Hoşça-kal ve değer ver, daha çok değer ver bir daha ki sefere" ... Kanserli hücrenin içinde kanserin tedavisini bulan çatlak bir doktor gibi... "Hoşçakal" diyerek mutlu olabilme sanatı tam benlik...
Değil mi...
Ayna...
Bir vedayı sevmeme neden izin verdim?
Deli Kız
