Sabahları diyorum, mutlu uyanmak... Yeni
güne gülümsetecek şeylerle başlayarak ve bununla doyasıya yetinerek...
Gözlerimi açmaya çalışırken çoktan içime dolan kokun gibi... Ve sağıma devirmek başımı, yastığına sinmiş parfümünde boğulmak gönüllü...
Mutfakta olduğunu bilmek... Sen kahvaltı hazırlarsan gün güzel demektir; işte
bu kadar basit. Ellerin... Ah ellerin de öyle güzel ki, çay şimdi tam
istediğim gibi... Bırak o bıçağı, ellerinle böl ekmeğimizi...
Akşam vakti, gelip geçen ömre ve geçip
giden güne demlenmek önce; ardından umut doldurmak o iki adet rakı
kadehine... Anasona gömerek eksilerimizi, hatalarımızı ve özlediklerimizi...
Dışarıya kaçan, dalıp giden bakışları fırında brokoliye çevirmek ve aynı damak
tadıyla çözmek boğazımızdaki düğümleri...
Gece olunca birlikte ürpermenin,
üşümenin tadına varmak... Soğuk çarşafta sıcacık bir karışım hazırlamak yavaş
yavaş çözülen buz tutmuş el ve ayaklarımızdan... Isındıkça terlemek ve
terledikçe yorgun düşen göz kapaklarımıza yenilmek beraberce... Görmek
istediğimiz, yaşamayı dilediğimiz ülkelerin, şehirlerin hayaliyle
dalmak aynı düşlere... Ve sessiz karabasanları baştan yenmek dua ederek gelecek
güzel günlere...
Her şey seninle anlamlı... Dinledikçe dokunan
tozlu şarkılar, yazdıkça rahatlatan gizemli satırlar, nutella kavanozundan
çıkan kaşık kaşık sözcükler tatlı mı tatlı, yükselen burçlarımız, takıntı haline
getirdiğimiz unutulmaz sinema filmleri-replikleri, terminaller, yılın ilk karı,
sabahın 04.45'i, 27 koltuk numaralı yolcu bileti ve henüz bilmediğim ama
eminim "O" dedirtecek nice işaretler, tesadüfler... Masal olur tüm bunlar, şarkı sözü olur sevgili... Her şey seninle keyifli.
