Hiç yürünmemiş bir yolun varsa...
Ayakkabılarını aşındırmamış, nasırlaştırmamış tabanlarını, susuzluktan boğazını
kurutmamış, yorulduğunda kaldırımlarına sarılıp banklarına kıvrılıp
soluklanma fırsatını bulamadığın bir yolun varsa... Köşe bucak aradığın oysa ki, ancak bulduğunda
taşından tozundan ve zorundan kaçındığın, başlamadan başından savdığın bir
yolun varsa eğer... Ve yol mu güç, yolcu mu güçsüz bir muamma ise cevabın... Kulak
ver bana o yolu yürümeye olduğu gibi konuşmaya da üşenen ama dinlemeyi iyi bilen
yolcu:
Cevap yaşamın kendisi kadar
karmaşıktır esasında: devamı getirilememiş ama 'ların, sebebine
inanılmamış çünkü 'lerin, sonucuna şans verilmemiş ya sonra
'ların belli belirsiz çığlığında askıya alınmış önce, ardından zaman
aşımından zamansız bir noktayla sonlandırılmaya mahkum edilmiş insan ömrü
gibidir o sorunun cevabı...
Ne haritandan silinir o yol, ne de
yeni banklar kondurulur yeni kaldırım taşları döşenir kenarlarına boylu
boyunca... Sensizliğe, kimsesizliğe terk edilmiştir. Sessizliğin ıssızlığın alın yazısıdır ya... Belli belirsiz bir
rüzgar fısıldayıverse can sıkıntısından ya da özlediğinden yağmur damlalarını,
sonundaki serin gölgeli asırlık o ağacın kurumuş yaprakları hışırdar
huzursuzca; yaşını başını almış süresiz uykuya dalmış bir kuş bitkin
kanatlarını çırparak yavaşça yükselir dallarından gökyüzüne de fırtınalar
kopmuş kadar gürültülüdür hani o doğanın yalnızlığı - yalnızlığın o doğası...
Öyle uğuldar kulakların, öyle çınlar işte nerelerde zaman öldürüyor, nerelerde
kendini kandırıyor olursa olsun pişman ve sürtük adımların...
Yürümek için en kolay yolu
seçebilirsin; o yolda istediğin kadar ayak dire, akıbetin ne ruhunu doyurur ne
de doldurur evvel zaman içinde, içinde açılmış derin boşlukları... Öte
yandan sağlam bir yola gözün arkada başlayabilirsin; şayet ne o yolun
hakkını verebilir ne de tadına varabilirsin hak ettiğinin... Adresi
hafızalardan bir türlü silinmeyen lakin yürümeye de cesaret edilemeyen her yol
önceden tüketir yolcusunu... Harcar... Beklentilerindir aşınan, eskitmeye korktuğun
ayakkabıların değil. Kavrulmuş tabanlar üzerinde değil de nasır tutmuş bir
yüreğe sığınarak yürürsün zamandan arda kalanı. Susuzluktan kurumaz da boğazın,
düğüm düğüm olur sustuklarından sebep. Ve başka hiç bir durak derin bir nefes
olmaz halsizliğine.
Aklına gelip içinden geçen o yolu
bilenler yalandan bir dilekte
bulunurlar: "İyi yolculuklar"... Bilmeyenlere de sen yalan söylersin
zaten...
Deli Kız
