Yaz usuldan hazırlığını yapıyor toparlanıp gitmeye. Birkaç
güne kalmadan ve kimseler farkına varmadan sarıya çalacak sıcaktan kavrulmuş
ağaçların yaprakları ve hafif yağmurlu bir akşam üstü ayaklar altında
çıtırdadıklarında anlaşılacak; yerini bırakacağı bir güz daha kapıda.
Özlüyorum...
Göçebe rüyalarda, kulağımda kalan en güzel sözlerine
tutunuyor ve denize kıyısı olan en güzel şehirlerin ara sokaklarına götürüyorum
seni.
Köhne parklardan geçiyoruz bir bir. Her parkta bir sigara
yakıp konuşuyorsun benimle, söylediklerine hayran kalıyorum.
Söyleyemediklerini gizleyen karanlık odalarına giriyorum
zihninin ve kıvrımlarında saklanmış umutlarına gülümsüyorum.
Köhne sözlerini istiflediğin kalbini ellerime alıyorum.
Ve anlıyorum ki...
Ara sokakları deniz kokan o şehirlerde bile yaz bir şekilde
sona eriyor.
Üşürsen,
Güz inerken...
Çıtırdayan sarı yapraklar üzerinde yürüdüğün hafif yağmurlu
bir akşamüstü bu yazdıklarımı hatırla.
Bulmak iste.
Göçebe rüyalarda sessizliğimden tut. Bundan sonra kaçacağın
şehirlerin gizli saklı parklarında yanımda yürü. Tüm banklara oturalım;
sigaranı her yakışında yeni bir şarkıya başlayacağım.
Daha çok umut dolsun göğüs kafesine sana dair gülüşümden...
Gücün varsa biraz da nefesimden...
Göçebe rüyaların orta yerinde kalakalalım; biraz var, biraz
yok... Öylece işte.
Ve yarım da kalsa öpüşmeye değsin hep uyanmadan hemen
önce...
Zaman...
Her şeyi değiştiriyor.
Ağaçları, yaprakları, parkları ve bankları...
İnsanları...
Lakin bir gün mutlaka doğruyu söyleyecek.
Şimdi ne söylenir?
Öylece yürüyoruz işte,
Mevsim şehir demeden...
Deli Kız