8 Mayıs 2017 Pazartesi

İki Kişiye Bir Dünya: Kader Kapıyı Çalıyor (Andante)

Gelme diyorsun 
Bu gel demektir 

Birazdan güneş doğacak 

Dolu dizgin atlılar geçecek yüreğimden 

Seni düşüneceğim 
Gümüş mahmuzların parlaklığında 
Yağmur nal izlerini örtmeden 
Sana geleceğim 
Bekle beni 
Hindistan'da Banaras şehrinde seni aradım 
Ganj'ın sularında lanetlenmiş insanlar yıkanıyordu 
Ganj'ın suları pisti bulanıktı 
İçtim 

Bir kadın tanıdım Haydarabat'da 
Cüzamlıydı güzeldi üstelik 
Sana benziyordu 
Etli dudakları vardı 
Brahman mabetlerinde seviştik üç gün üç gece 
Taşların üstünde yattık 
Bir hayvan tarafımız vardı alımlı 
Bir Tanrı tarafımız vardı iğrenç 
Bir insan tarafımız olacaktı 
Aradık üç gün üç gece 
Bulamadık 
Bir Tanrı tarafımız vardı korkunç 
Sevemedik 

Sonra Nijerya'da Mozambik'te Altınsahillerinde 
Kulaklarımda ulu ormanların uğultusu 
Vahşetin musikisini dinledim yeşil yeşil 
Zifir gibi bir yalnızlıktı içimde yokluğun 
İri bir memeydin kalçaydın avuçlarımda 
Belki bir tutam tuzdun kirli 
Seni düşündükçe susuyordum 
Nehirler göller kandırmıyordu beni 
O kadınlara gidiyordum 
O bakır tenli kadınlara 
O kadınlarla da yattım 
Adam boyu yaprakların üzerinde 
Boyanıp boyanıp yeryüzüne çıkıyorduk derinlerden 
Yorgundum 
Kuşkuluydum 
İliklerime kadar bendim 
Bir yeşildim 
Bir beyazdım 
Karanlıktım 
İnsan eti yiyenler anladı beni 

Kanarya adalarında 
Bir kamış kulübede iki ayna buldum 
Birinde ellerim vardı kemik kemik 
Parmaklarım beni çağırıyordu sana 
Birinde gözlerim vardı 
Ağlıyordum 
Çiğnenmiş otlara döndüm 
Ağlamaklı denizlere 
Köpek balıklarının azı dişleri avutmaz beni 

Bir gemiydim 
Battım 
Santa–İsabelle adasının önünde 
Şimdi 3200 metre derindeyim 
Sana ahtapot gözleri topluyorum 
Sana mürekkep balıklarının gözyaşlarını getireceğim 
Bırak beni 
Yosunlarla bir çeşmeden su içiyorum 
O derinliklerde bir mağarada buldum kendimi 
Önce garipsedim çıplaklığımı 
Utandım 
Sonraları alıştım güzelliğime 
Bir elim sendin 
Bir elim ben 
Ayaklarımı göremezdin 
Öyle uzaktaydı 
Sağ kolumu Mekke'de kestiler şafak vakti 
Utanmaz yalnızlığımla kaldım çaresiz 

Bitmez 
Haçlı seferleri boyunca anlatsam maceramı 
Yakına gel 
Dört yanımız iri ıstakozlarla dolu 
Yalnız değiliz 
Tuk ki bu tuzlu balıklarda benim yüreklerim çarpıyor 
Tut ki gözümün yarısı elmada yarısı kapanık 
Tut ki ben beyaz peynirim ben zeytinim 
Al 
Ekmeğine katık et beni 

Dufy'nin bir sokağı vardı bilir misin 
İlkin seni o mor sokakta gördüm 
Temmuzun ondördüydü 
Bütün itliği üzerindeydi güneşin 
Bir yeşil elbisen vardı 
Bir siyah ayakkabın vardı 
Bir gözlerin vardı 
Bir dudakların vardı 
Ama ben yoktum o sokakta 
Tahiti adalarında 
Gaugin'le seni düşünüyordum 
Absent kadehlerinde ellerini içiyordum yudum yudum 
Dufy'nin sokağı aklıma nereden geldi 

Bir çift zar aldım 
Attım gökyüzüne 
Adis-Ababa şehrine düştü 
Adis-Ababa şehrinde kadınlar 
Hepyek bakıyordu yüzüme 
Yüzümde cinayetler işleniyordu her gece 
Kadmiyum kırmızısından kanlar akıyordu nehir nehir 
Sen baksan görürdün 
Her gözüme bir düşeş oturmuştu 
Sen görsen anlardın 
Titanyum beyazı yalnızlığımı 
Budapeşte köprüsünün üzerinde 
Bir çingene falıma baktı 
Dedi üç günde öleceksin 
Ben üçbin yıldır seni arıyorum 
Kapılara sığmıyor umutsuzluğum 
Lağım kokuları gibi çirkef gibi kederliyim 
İçimden dünyayı ipe çekmek geliyor 
Cümle yıldızlar şahidim olsun 
Yapmazsam adam değilim 

Şanghay'da orospular benimle yatmadı 
Çirkinsin dediler 
Pissin dediler 
Yıkandım arındım 
Afyon yüklü mavnalar geçiyordu Çin denizinden 
Birisi geçmişime küfretti 
Tuttum öldürdüm 
Geçmişim seninle güzeldi temizdi aktı 
Kirlettim 
Affet beni 

Hamamatsu'da bir geyşa kızı yüzüme tükürdü 
Pyong-Yang'da kurşuna dizdiler beni 
Tiz bir boru sesi üç defa ti çekti 
Trampetler başımda zonkluyordu 
Kederliydim 
Çaresizdim 
Canım Tchaikovski'yi dinlemek istiyordu 
Ah o keman konçertoları öldürdü beni 

Dinsizdim İstanbul'da minareler üstüme yıkıldı 
Yoksuldum Kudüs'te kiliseler kabul etmedi beni 
Gelme diyorsun 
Bu gel demektir 
Birazdan akşam olacak 
Rachmaninof'la bir meyhanede içmeliyim bu gece 
Sonra sana gelmeliyim 
Rachmaninof nereye giderse gitsin 

Şimdi bir derin mavide akşam oluyor 
Gök mavi deniz mavi 
Mor dağlar yeşil ağaçlar mavi 
Bozuk düzen mavi gecelerden sesleniyorum sana 
Ne opera aryaları 
Ne beşinci senfonisi Beethoven'in 
Bir yalnızlık marşıdır çalınıyor uzakta 
Gün ışığı arkamızda kaldı bak 
Tanyerinde unuttuk gözlerimizi 
Gel artık 
Hayata yeniden başlayalım 
Gel artık 
Bu mavilerde kimseler görmez bizi 

Solfej anahtarlarını kaldıralım 
Do'ların mi'lerin önünden 
Bırakalım bu dünyayı alabildiğine dönsün 
Ölmekse daha kolay ne var 
Yaşamaksa sensiz mümkün değil 
İskender adam edemedi bu dünyayı 
Biz mi edeceğiz 
Eflatun çözemedi yaşamanın sırrını 
Biz mi çözeceğiz 
Bütün yataklar bir kişilik 
Git diyorsun 
Nereye gideyim 
Birazdan gece olacak 
Ağır kılıçlar parçalayacak yüreğimi 
Pis bir koku gibi çökecek üstüme yalnızlığım 
Seni düşüneceğim stepler ortasında yorgun kimsesiz 
Dolu dizgin atlılar geçmeyecek yüreğimden 
Bir gözümde gümüş mahmuzların pırıltısı hazin 
Bir gözümde bozulmuş nal izleri 
Durup durup ağlayacağım 

Sen bu ayrılıklar için mi yaratıldın söyle 
Bu zehir zemberek kederler için mi 
Bak bütün orkestralar sustu 
Bütün ışıkları söndü dünyanın 
Korkma 
Haydi uzat ellerini 
Geçmiş yılları yeniden yaşayalım bir bir 
Bak dinle 
Bir seslenen var uzaklardan 
Bak dinle 
Kader kapıyı çalıyor 
Gelme diyorsun 
Gelme diyorsun 
Bu gel demektir.
Ümit Yaşar Oğuzcan