14 Aralık 2013 Cumartesi

Sen Nasıl İstersen Öyle Akar Dereler...

Kalbini, kaburgalarının ardında çarpmaya mahkum bir et parçasından ibaret bilirdi.
Umuda doğru yol alırken azgın bir köpeğe dönüştürdüğü korkularından kaçar, düşe kalka ve ruhundan derin parçalar bırakarak ardında, büyütürdü yaralarını. 
Hayalleri, bir boşluktan bir başka boşluğa sürüklendiği o kısır döngünün gün ışığında önce toz olur savrulur, akşamında  çamura dönüşerek ayak bileklerine dolanırdı. 
Çünkü bir ses dönüp ona: "Yaşa" derdi. 
O sesi dinleyip ölürdü. 
Defalarca... 
Ve sonlara dikerdi gözlerini. 
Oysa ki başlı başına bir sondu kendi varlığı; çarptığı duvarlardan geri seken bir bumerang gibi kendi kıyametini beynine işleyen güdüsel bir yıkım... 

-----------

Yumruğu kadar boyut biçtiği kalbinin sınırları aşacak kadar büyük bir de yürek olduğunu, güçlü olduğunu bilirdi. 
Korkularına, onu beslendiği toprağa sımsıkı bağlayan köklermişçesine tutunurken umuttan dallarıyla uçsuz bucaksız gökyüzünü kucaklayan bir ağaç gibi büyürdü. 
Geceyi gün ışığının telaşına kurban etmez ve hayallerini yıldızların koynunda, olmadı rengarenk mumların kokusunda beslerdi. 
Çünkü bambaşka bir ses dönüp ona: "Öl" derdi. 
O sesin izini sürüp yaşardı. 
Şarkılarca, sayfalarca... 
Ve baslangıçlara çevirirdi yüzünü. 
Aslında başladığı yerde ve başladığı anda gizliydi her şey; 
avazı çıktığı kadar susarak yeniden doğuşunu içine üfleyen sezgisel bir inşa...
Deli Kız