yağmuru bekliyor musun
elmayı dinliyor musun
dedim ki ona: yağmur yağınca beni yaz sesinle ara
hangi sözcüğü söylesen
elma diyormuşsun gibi yıkanık, pırıl pırıl,
güneşli o yeşil bir elma ısırmış sesinle
tadı kalmış dilinde
tadı kalmış sözcüklerinde
öyle iştahlı, esrik ve ürpertili
ben de bordo diyeyim sana, ey şarabın evi
ve ey elma sesli bir komşusu olan şiir
sevin öyle sevin ki sözcüklerin başı dönsün elmanın sesinden
ve yağmurun şarap koksun
şarabın dökülüşü gibi
aşka dökülsün sözcüklerin
rengi de bu şiire, dışardan bakılınca taze bir elma gibi yeşil,
içinden okununca bordonun koyuluğu baksın gözlerine
şiirim sesinden güzelleşsin
sesinden derinleşsin bir de
sen yağmur gibi düş aklıma,
elmanın yurdu kalbime
dışarda bir şey yağıyor sen olsan yağmur dersin
ben elma diyorum buna
yağmuru saymazsak sahi aramızda ne var
sahi aramızda ne var bizim
ne olacak bir elmadan başka
yarısı ısırılmış ve yarısı saklanmış
yeni bir aşka başlamak için yıkamaya
elmanın sesiyle yıkanır aşk da
elma sesini yıkar, içini parlatır
gününü uzatır, haziranı yakınlaştırır,
gövdeni aydınlatır, ruhunu sevindirir...
ve buna benzer şeyler, ve sana benzer şeyler
yağmurlu günlerde yakın
güneşli günlerde avare kadın
ve bir adamdan başka
başkası da ne der bilemem ama
hem galiba sen de bilmiyorsun daha aramızdaki sana elma dediğimi
seni aramadım
karşıma da çıkmadın
seni bulmadım
çünkü henüz yeşilsin
yeşil bir elmasın
belki varsın
belki yoksun
belki olursun
yağmurun yağmasını bekledim
bir elmayla konuşmak istedim
bir elmayla kavuşmak istedim
şairin elmasını bildim,
yağmurunu dinledim:
"sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?"
onu şairler der, ben demedim...
elma vardı - hayat kalabalıktı
yağmur yağdı - herkes tenhaydı
bilmem ki ne demeliyim
belki de yağmurdan evvel yetiştim sana
yetiştim sana ama senin sonunda
elma yok kalmamış
n’apalım, elma ısırmış birinin iştahlı sesi kalsın bana.
Haydar Ergülen
