6 Ocak 2013 Pazar

Bir Su Yılı Denebilirdi

Bir su yılı denebilirdi geldi geçti,
Üstünde durmuyorum.
Terledim, bulanık baktım...
Ne varsa kendiliğindendi,
Hemen hemen evden çıkmadım.
Sanki avuçlarımda sürekli
Yıkanmış, tabağa konmuş bir meyvenin ellenmişliği...
Ola ki makyajı bir oyuncunun karışmış gözyaşlarına
Yeni kireçlenmiş bir duvarın kireci
Avuçlarımda sürekli...
Bir su yılı denebilirdi üstünde durmuyorum,
Kalmışsa kalmıştır bir çomak gibi
Kuru
Artık kullanılmayan bir demiryolu...
Kararmış, kırık dökük
Üstünde bir yük vagonu.
Mavi bir araba kapımın önünde
Bütün yıl
Bir su yılı
Kapısını kimse açmadı.
Açıp kapamadı hiç kimse...
Aslında mavi de sayılmazdı pek,
Balkıyıp duruyordu kırmızı bir şakayığın renginde
Yani sabah güneşlerini denizde,
Günbatımını denizde...
Severek yaşayan bir balık da denebilirdi ona...
Çünkü düşler gerçekle
Gerçekler düşle
Anlayınca bir gün buluştuğunu,
Geçirir her günceye kısa bir yolculuğu.
Ama bir takı eksik gibidir bir sözcükte,
Damağın dudağın alışkanlığına karşı,
Kalbin atışlarıyla çok uyumlu bir de...
Hadi anlat deseler anlatamam...
Bir yere gidiyorken cayıp bir başka yere gitmeyi,
Yani bir kunduzu karşıdan karşıya yüzdüren sezgi
Nedir ben bilemem ki...
Belki bir raslantıdır da ondan mı sevdanın yeri...
En yakın yeri,
En uzak yeri,
Bitmeyen yeri,
Bitecek yeri...
Farkedilmez zaten anlaşılmış sevdanın
Anlaşılmaz sevda ile bütün ekleri.
Gözlerim sevdim seni...
Köklerim gözlerimin
Suyunu benden içen ıssız bir kasaba gibi
Edip Cansever