Kıyıdan... Hep böyle yaptın ihtiyar... Konuşurken parlak,
yaşarken suya gömülü. Ağrısız bir başın kazandırdıklarıyla yetindin. Unutma bunu. İşte, baştan kabullenilmiş bir aldatmaca. Büyük sözcükler
büyük seslerle, büyük sesler büyük çağrılarla buluşmadıkça dingin
denizin gökyüzüyle dostluk tazelediği o belli belirsiz çizgide küçücük
bir soru işareti olarak kalmayı seçtin! Ahh, bu bir seçim miydi peki?
Hangi hırçın dalganın önüne attın kendini? Güvenli bir bölge olması için
bir ömür çabalayıp durduğun tarlanda kaç hazine gömülü dersin? Kıyıdan,
yalnızca kıyıdan yürüyen ayaklı bir sandukasın bu yüzden. Koruduğun
şey, o her neyse artık, bir sis bulutuyla örtüyor gövdeni. Bakışlarını
yalnızca deniz kestanelerinin dikenleri için keskinleştiriyorsun. Bir
kıyı bekçisisin sen. Günün birinde koruduğun şeyin mor yosunlar gibi
çürüyüp yok olduğunu göreceksin. Sudan çıkacak bir heyulanın korkusunu
gündüz denizde, gece uykuda beklemeyi sürdür bakalım. Hiçbir şey
yapmayan hiçbir şey hak etmez.
Ahmet Önel / Sabun Adam
