Baba ocağının balkonunda oturuyorum. Ay hilal. Gökyüzü berrak. Şehir ışıl ışıl, uzansam dokunacağım sanki her bir ışığa... Ne ürperten ne de
terleten bir hava var. Tatlı bir esinti hafiften üflüyor yüzüme
yaşadığımı. Uzun zamandır işitmiyordum bu sesi: her şeye rağmen soluk
alabilmenin ve hayata tutunmanın güzel olduğunu fısıldıyor sanırım
inadına kulaklarıma. Ama ben 30 yaşıma kadar bildiğimi sandığım tüm
ezberleri bozan bir şaşkınlıkla yanıtsızım yine. Bilmediğim ve umarım
yakın bir zamanın belki de her şeyi sindirmiş olgunluğuyla bilge bir
cevabım olacaktır kendisine... Henüz hala biraz isyankar, hala çokça
eksik hissediyor ve belki de saçmalıyorum... Yerken-içerken, uyurken-uyanırken, gülerken-ağlarken, giyinirken-soyunurken, gezerken-tozarken...
ÖLÜM, ezber bozanım! Bugüne kadar bildiğim ya
da bildiğimi sandığım her şeyi altüst eden dört harfli kabusum... Çünkü
ben yazları bir başka bilirdim! Bu balkonda oturmak başka bir tat
verirdi... O ışıklara doğru bakarken aslında ne de acıtmayan havai
yaralarım vardı... Tüm sevdiklerim yanımda ya da bir telefon
uzağımdaydı... Geç de olsa babam gelirdi evine, annem her zamanki gibi
hafiften söylenir, babam uzatmadan durumu tatlıya bağlar, birlikte
yakarlardı sigaralarını... En güzel seydi beni sevgiyle dünyaya
getirenleri bir arada görebilmek... Bayramlar da bir başkaydı...
Ne şeker, ne de baş ucuma konan yeni elbiseler değil derdim... Bir sürü
el öperdim ama en güzeli yine beni sevgiyle dünyaya getirenlerin
ellerini öpmekti! Bu akşam şehre değil babamın yattığı yere bakıyorum...
O havai acıları solda sıfır bırakan bir ateş yanıyor yüreğimde... Saat
ilerliyor gelen yok. Annem sigarasını yalnız tellendiriyor. Benim en
sevdiğim karede kocaman bir boşluk... Bu bayram ne kapı çalmak ne de el
öpmek gelmedi içimden, özür dilerim çünkü annemin küçücük sıcacık
ellerinden sonra babamın kocaman güçlü ellerini değdiremedim önce
dudaklarıma sonra alnıma. Aylardır hep bilmediğim yerlerden soruyor
hayat ve ben sınıfta kalıyorum... En zoru da bu 3 gün oldu sınavların...
Yine geçemedim sanırım.
Ama her düşüşte, her
başarısızlıkta bir şey öğrenir insan derler... Ezber bozan kabusum belki
de en büyük öğreti oldu bana; öğretmenim babam yine en büyük dersi
içimi de parçalasa kendi yokluğuyla verdi... SEVDİKLERİMİZLE BİRLİKTE GEÇİREBİLDİĞİMİZ HER GÜN BAYRAMMIŞ ASLINDA... Ben
kalanlara sarılırken sımsıkı yeni bir kitap açıyorum, öğrenecek çok şey
var, hem merak ediyor hem biraz ürküyorum... Siz hangi cilttesiniz
bilemiyorum ama yine de İYİ BAYRAMLAR...
Deli Kız
